18 Haziran 2018 Pazartesi

Ahlat


   Ahlat, Bitlis ilinin bir ilçesidir. Nüfusu 22.000 civarında olup Van Gölü'nün kuzeybatısında yer almaktadır.
   Şehrin en eski sakinleri olan Urartular buraya " Halads " derken, Türkler ve İranlılar " Ahlat ", Kürtler " Xelat ", Ermeniler " Şaleat ", Süryaniler " Kelath " ve Araplar " Hil'at " demişlerdir.
        
 Abdurahman Gazi Türbesi'nden Ahlat'a bakış. 

   İlçe Van Gölü kıyısında yer almış olmasına rağmen karasal iklim özellikleri taşır. Yörede kış erken başlar ve uzun sürer. Van Gölü kıyısında olması hasebiyle ve yörenin bol yağış almasından ötürü, Ahlat gür ve yeşil bir bitki örtüsüne sahiptir.

           Yöreye özgü Ahlat taşından yapılmış evler


   Ahlat'a geldiğimizde ilk uğradığımız mekan Abdurrahman Gazi türbesi oldu. 
   Abdurrahman Gazi ; Hazreti Ömer zamanında 641 yılında, bölgeyi fethetmekle görevlendirilen El - Cezire Fatihi Iyaz Bin Ganem komutasındaki İslam Ordusunda bulunuyordu. İslam ordularının Ahlat'ı fethi sırasında burda şehit düşmüştür. Türbesi Ahlatlı Usta Tahsin Kalendar tarafından 1974 yılında kümbet mimarisine uygun olarak yapılmıştır.

       Abdurrahman Gazi Türbesi 
     
   Ahlat'ta çok sayıda kümbet yer almaktadır. Bu kümbetler genellikle iki katlıdır. Alt katta kare plan üzerine kurulmuş olan kaide cenazelik kısmını teşkil etmektedir. Kümbetin ikinci katını oluşturan esas kısım muntazam bir silindir gövdeye sahip olup üzeri kesme taştan konik bir kubbe ile örtülür. 

                                        Selçuklu Kümbetleri

"Kubbet-ül İslam" islam olarak adlandırılan Ahlat'ta, 210 dekarlık alana sahip Selçuklu Meydan Mezarlığı'ndaki 8 bin 169 mezar taşı bulunuyor. Bu mezar taşlarının çoğu Ahlat'a özgü taşlardan yapılmıştır.

                                  Emir Bayındır Kümbeti

Dünyanın en büyük Türk - İslam mezarlığı olarak bilinen Selçuklu meydan mezarlığı ziyaretçilerini bekliyor.

                                                Selçuklu Meydan Mezarlığı

   Ahlat'taki Selçuklu mezarlığı UNESCO Dünya Mirası asil  listesinde yer almaktadır.
   Bu kadim şehirdeki tarihi eserlerin birçoğu Selçuklu döneminden kalmaktadır. Ahlat 1071 yılındaki Malazgirt zaferinden sonra Anadoludaki ilk Türk yerleşim yeri olarak bilinmektedir.

                              

                         
                        


25 Kasım 2017 Cumartesi

Diyarbakır

                                                              On gözlü Köprü

   Diyarbakır muhtelif görüşleri barındıran bir şehir. Ciddi ön yargılarla yüzleşmek zorunda olan bir kent. Diyarbakır'ı gören insanlar çok güzel ve seyahat etmeye teşvik edici yorumlar yaparken, şehir hakkında en ufak bilgi sahibi olmayıp ana haber bültenlerinden fikir sahibi edinmeye çalışanlar tarafından daima kötüleniyor. Bu sebepten ötürü bir süredir seyahat etmeyi düşünüyordum. Bir şehir hakkında fikir sahibi olmak için oraya gidip kendi gözlerimle görmem gerektiğine inanırım. Gözlemlemeliyim,hissetmeliyim, dokunmalıyım... Ki tanıyayım. Öğreneyim. Bileyim.
   Sınavlarımın bitişi itibariyle sırt çantamı sırtlayıp soluğu otogarda aldım. Gaziantep Diyarbakır arası 5 saat sürüyor. Bunun da avantajını kullanarak sabah 04:30'da Diyarbakır otogarına vardım. Sabah 06:00 otogarın yakınından geçen ilk dolmuşa binerek evinde kalacağım arkadaşımın yaşadığı yere gittim.Orada biraz dinlendikten sonra  Diyarbakır'ı gezmeye başladık.
   Diyarbakır dini ve etnik kimliklerin sentezlendiği kadim bir kent. Sur ilçesinde iki tane kilise faal bir şekilde faliyetlerine devam ediyor. Bu kiliselerden birisi Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi.
Kilisenin mülkiyeti Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi cemaatine ait. Bu yapı kilise olmadan önce Güneş Tapınağı olarak kullanıyormuş. Kilise tapınağın üstüne inşaa edilmiş. Dokusu korunmuş. Bu bağlamda kilise binlerce yıllık geçmişe sahip. Diyarbakır'a geldiyseniz mutlaka uğrayın. 
                   
                                                       Eski Güneş Tapınağı

   Diyarbakır'a geldiyseniz. Şehrin tarihi ve bu şehirde yaşamış medeniyetleri tanımak açısından Diyarbakır Kent Müzesi tam biçilmiş kaftan. Bu müze Cemil Paşa Konağı restore edilerek oluşturulmuş. Konağın çok hoş bir mimarisi var. Bu müzeyi gezdiğiniz vakit, Diyarbakır'ın medeniyetler beşiği olduğunu tam anlamıyla idrak ediyorsunuz. Kentin kültürel zenginliğinin farkına varıyorsunuz. Diyarbakırın tarihi, kültürü, sosyolojik yapısı hakkında birçok bilgi var müzede. 
                                  

                              Cemil Paşa Konağı (Diyabakır Kent Müzesi)

    Doğu anadolu'da filizlenen, yöre halkının yaşam biçimini, gelenek, göreneklerini yansıtan ve Kürt kültüründe önemli bir yere sahip olan ''Dengbejlik'' geleneği, yıllardır bölge etkisi sürdürüyor. Diyarbakır'da da hala bu gelenek sürmektedir.


                                             Dengbejlik

   Diyarbakır'a geldiyseniz muhakkak gitmeniz gereken yerlerden birtanesi de Ulu cami'dir. Ulu Cami anadolu'nun en eski camisidir. 639 yılında camiden kiliseye çevrilmesiyle oluşturulmuştur. Caminin minaresinin dikdörtgen şeklinde olması kiliseden çevrildiğinin delaletlerinden biridir. Yıllar içerisinde çeşitli yıpranmalar sonucu dönemin egemen hükumdarları tarafından onarım görmüştür. İslam aleminin 5. Harem- i Şerifi olarak kabul edilmektedir.


                                               Ulu Cami
                                                                  
                                                           Ulu Cami Sütunları


   Ülkemizin UNESCO Dünya Miras'ı listesinde bulunan çok önemli tarihi yapılarından bir tanesi Diyarbakır surlarıdır. Dünya çapında tarihi eser niteliğinde bulunan bir yapıdır. Diyarbakır surları dünya üzerinde bulunan surlar içerisinde en uzun ikinci surdur. Çin Seddi'nden sonra gelmektedir. 5.5 kilometrelik uzunluğunda olan bu surların üzerinde 82 adet burç bulunmaktadır. 


                                        Diyarbakır Surları

   Diyarbakır'ın görülesi yerlerinden birtanesi de Gazi Köşküdür. Adeta cennetten bir bahçedir. Çayınızı Dicle Nehri'ni seyre dalarken, Havsal Bahçeleri'nin yeşilliklerine karşı yudumlayabilirsiniz. Köşkün bahçesinde çeşitli piknik alanları da ayrıca mevcuttur.



                                            Gazi Köşkü

   Gazi Köşkü 16. Yüzyıla ait bir Akkoyunlu eseridir. 16. Kolordu komutanı olarak Diyarbakır'a atanan Atatürk bu köşkte on bir ay ikamet etmiştir. Köşk tadilatta olduğundan şuan ziyarete kapalı. Ama bahçesi, köşkün manzarası görülmeye değer.




    
   


   

15 Ağustos 2017 Salı

Nemrut

   Nemrut uzun zamandır görmek istediğim ama bir türlü gidemediğim veya gitmediğim bir güzellikti. Sonunda bayram vesilesiyle hazırladım çantamı yola koyuldum soluğu otogarda aldım. Burda beni gereksiz uzun ve konforsuz bir yolculuk bekliyordu. Şimdi düşünce otostop çekerek gitsem hem daha keyifli hem de daha rahat olurdu neyse. Gaziantep'ten direkt Nemrut'a araç yok. Bu sebepten ötürü Adıyaman minübüsüne binerek önce Adıyaman otogarına gittim. Gene buradanda Nemrut'a direkt kalkan araç olmadığından Kahta arabasına binerek hedefime biraz daha yaklaştım. Kahta otogarıdan da Adıyaman'ın Gerger ilçesine kalkan köy minübüsüne binerek Nemrut dağına 12 13 km mesafede olan Karadut köyüne geldim.



                                                 Nemrut Dağı'ndaki heykeller       

   Bu köy Nemrut'un turizminden geçimini sağlayan bir köy. İçinde bir sürü pansiyon, hotel tarzı konaklama imkanları barındıran şirin bir köy. Pansiyonların kamping alanları da var böylece uygun fiyata konaklayabiliyorsunuz.
   Nemrut'a gelirken son aracım olan Gerger minübüsünden indikten sonra konaklayacağım pansiyona geldim. Burada Polonya'lı bir bisikletçi gezginle tanıştım. Kendisi kalkıp teee Polonyalardan Adıyaman'a gelmiş. Hemde bisikletle! 30 gündürde Türkiye'de pedallıyormuş. Ertesi günde Diyarbakır'a doğru yol alacakmış. Yolun açık olsun güzel insan! Sohbetimiz geceye kadar sürdü. Birçok konu hakkında konuştuk. Çok keyif aldım sohbetinden umuyorum gene bir yerlerde karşılaşırız.

                                  Polonya'lı gezgin Lukasz ile ben

   Gece olunca pansiyonun bahçesinde bir kanepede matı serip yattım. Açıkcası çadırımı getirmediğime bin pişmandım. Aslında gitmeden önce biraz internette bilgi aramıştım Nemrut'ta konaklama ile ilgili. Ama malesef çok yetersiz. Kamp kurulunabilecek bir alan yok gibisinden şeyler görmüştüm. Bu tarz bilgi karışıklığının oluşmasındaki temel sebep anlam veremediğim şekilde gezgin gruplarının doğudaki güzelliklerle ilgilenmemesi veya tırsması. Gezgin kimsenin gitmediği yerleri keşfeder, gözlemlerini insanlara aktarır çeşitli yöntemlerle. Bu şekilde insanları seyahat etmeye teşvik eder. İsminin başına seyyah, gezgin getirmekle gezgin olunmuyor bunu da böyle anlamış olduk. 
   Güneşin doğuşunu izlemek amacıyla sabah 03.00 gibi uyandım. Gece çok konforsuz bir uyku uyumama rağmen iyi uyanmıştım. Uzun zamandır düşlediğim  güneşin doğuşunu izleyecek oluşumunun etkisi de yadsınamaz tabi ki.(gece boyunca sürekli rüzgar vardı. Nemrut dağı ve çevresi çok rüzgar alan bir bölge.) Pansiyon görevlisini zor zekat kaldırarak arabayla yola koyulduk. Yol boyunca iki tane iri yılan gördük. Görevliden edindiğim bilgiye göre Nemrut civarında yoğun yılan popülasyonu varmış. Köylüler de sürekli yılan öldürüyorlarmış civarda. İy ki bunları gece yatmadan önce öğrenmedim. Arabayla Nemrut'a gelebileceğiniz bir sınır noktası var. Ondan sonra belediyenin servisine 3 lira vererek yola devam ediyorsunuz. 
   Kuzey terasına minübüsle vardıktan sonra hemen inip minübüsten doğu terasına doğru tırmanmaya başladım. Güneşin ışığını takip ederek. Tahmin ettiğimden daha zorlu oldu zirveye varmak. Çok uzun olmasada ufak bir tırmanış gerektiriyor. Bu sebepten zorlananlar oluyor elbette ama bir şekilde herkes zirveye ulaşıyor. (Zirveye vardığınızda gördüğünüz manzara zaten sonuna kadar değiyor.) Güneş yumurta kızıllığında yavaş yavaş doğuyordu. Tüm şaşkınlığımla bu muazzam manzaranın seyrine daldım.Hayatım boyunca heralde hiçbir şeyden bu kadar etkilenmedim. İnanılmaz etkileyici bir manzara ... Bu esnada çok üşüyordum rüzgar doğudan esiyordu. Aylardan haziran olmasına rağmen gerçekten rüzgarın etkisiyle kışı aratmayacak bir hava vardı. Hatta bazı turistler yataktan yorganlarını da alıp gelmişlerdi. 



   Kommagene krallığında güneşin doğuşunu gören ilk yer olan doğu terasına sert kayalardan oyulmuş merdivenle çıkılıyor. Bu terasta boyu 10 metreyi bulan devasa başı kopmuş tanrı heykelleri sizleri karşılıyor.

                                     Nemrut Dağı doğu terası

   Nemrut Dağı 1988 yılında Milli Park ilan edilmiştir. Aynı zamanda Unesco kültürel miras listesine dahil edilmiştir. Nemrut Dağı deniz seviyesinden 2150 metre yüksekliğindedir. Kommagene kralı Antiochos MÖ 62 yılında bu dağın tepesine, pek çok Yünan ve Pers tanrının ve kendisinin heykelini yaptırmıştır. Aynı zamanda kendi mezar tapınağının da dağın zirvesindeki tümülüsün içinde bulunduğu sanılmaktadır. Lakin bir türlü bulunamamıştır.


   Doğu terasını gezip güneşin doğuşunu izledikten sonra batı terasına yöneliyorum. Burda da beni müthiş taştan oyma heykeller bekliyor. Nemrut'un ruhuna kulak veriyorum. Kral Antiochos'un temel gayesi ölümsüz olmakmış. Hep bunun formülünü aramış. Farklı kültürleri sentezleyerek bu kültürlerin tanrılarının heykellerini yaptırmış. Ve bunların arasına kendi heykelini de eklettirmiş. Kendisinden geriye böyle müthiş eserler bırakıp aslında birnevi ölümsüzleşmiş. Vasiyeti de bu heykellerin daima korunması olmuş. Kim bu heykellere zarar verirse ona lanet etmiş. Lahitlere bu sözlerini yazdırmış. Ve bu 2000 yıllık eserler günümüze kadar gelmiş. Görünüşe bakılırsa kral Antiochos ölümüzlüğe erişmiş.


                                         Nemrut'ta gündoğumu



                              






19 Haziran 2017 Pazartesi

Tarsus

  Tarsus Mersin ilinin ilçesidir. Tarihte en yaygın Kilikya olarak anılan bölgede bulunan ilçenin Hitit Uygarlığı başta olmak üzere köklü bir uygarlık geçmişi vardır. Tarsus şu anki nüfusuyla Türkiye'nin 54 ilinden büyüktür. 


Tarsus Ulu Cami

  Tarsus ülkemizdeki hakketiği değeri almayan yerleşim yerlerinden. Tam bir medeniyetler beşiği. Bu yönden o kadar zenginki Tarsus'un yerel halkıyla konuştuğumuzda yere kazmayı vurunca tarih fışkırıyor diyorlar. Hatta bu sebepten birkaç araziye yapılması planlanan binalar askıya alınmış. Eğer Tarsus'a geldiyseniz gidilmesi gereken yerlerin başında tamamı kesme taştan yapılan Tarsus Ulu cami'si geliyor.

Tarsus Ulu Cami

  Tarsus Ulu Cami'nin hem yakınında Kırkkaşık bedesteni yer almakta günümüzde bedesten hala kullanılıyor. Buraya geldiyseniz güzel bir hediyelik eşya alabilirsiniz. Bedesten 2004'te restore edildiğinden gayet güzel ve bakımlı. İçinde adeta tarihe yolculuk yapıyorsunuz. 


  Tarsus sadece tarihiyle değil doğasıylada insanı büyüleyen eşsiz bir yer. Berdan Nehri'nin oluşturduğu şelale görmeye değer bir güzelliğe sahip. Şelale tesisleşmiş. Restoranlarla, çay bahçeleri, köprüler, kafelerle güzel bir rahatlama, keyifli vakit geçirme merkezine dönüşmüş. 



Tarsus Şelaleleri

  Tarsus ilçesinde bulunan Eshab-ı Keyf herkesin malumudur. Yedi Uyurlar'ın tam olarak nerede bulunduğu bilinmiyor. Çeşitli rivayetler var hakkında. Bu rivayetlerin biri de bu mağarada uyuduklarıdır.

Eshab-ı Kehf

Eshab-ı Kehf'in hemen yakınında Taşkuyu mağaraları bulunmaktadır. Taşkuyu mağarasının bilinen toplam uzunluğu 470 metredir. Mağara birbirine bağlı galerilerden oluşuyor. Bu galerilerinin isimlerine Yedi Uyurlar'ın her birinin ismi verilmiş. Ayrıca Taşkuyu mağarası içerisinde, Türkiye mağaralarında nadir rastalanan aykırı oluşumlar egzantirikler ve mağara incileri bulunuyor. Tarsus'a geldiyseniz bu doğa harikası mağarayı mutlaka gezin. Yoksa üzülürsünüz :)



Taşkuyu Mağaraları


14 Mayıs 2017 Pazar

Kapadokya


   Uzun zamandır Kapadokya'ya seyahat etmeyi planlıyordum. En sonunda bir boşluk yakalayıp sırt çantalarımızı sırtlayıp Hüsam'la yola çıktık.Gaziantep otogarından kalkan Nevşehir Seyahat'le sabah 05.00 gibi Nevşehir'e vardık. Ordan yine aynı firmanın ücretsiz servisiyle 20 25 dakika gibi kısa bir sürede Göreme Otogarı'na geldik. Gelinebilecek en doğru zamanda gelmiştik Göreme'ye. Tam geldiğimiz vakit gün aydınlanıyordu ve balonlar yavaş yavaş göğe yükselmeye başlamıştı. Biz de bölgeden balonları en güzel şekilde izlenilebilecek seyir terasından bayrağımızın da dalgalandığı tepeye tırmandık. Gün doğumunda balonların havada süzülüşlerine tanıklık ettik. Bir rüya gibiydi muhteşem bir görsel şölendi. 


   Sıcak hava balonları sadece gün doğumunda uçuyorlar. Bölgenin esnafına bunun nedenini sorduğumuzda havanın en dingin olduğu vakit gün doğumu olduğundan kaynaklandığını söylediler. Bizim Kapadokya'ya gelme nedenimizde balonları ve gün doğumunu izleyip, fotoğraflayabilmekti. Bu açıdan şanslıydık.


   Bu bölgeye geldiyseniz Göreme'de bulunan açık hava müzesine de mutlaka uğrayın. Gidilip görülmesi gereken bir yer. İçerisinde birçok kilise barındıran bir antik şehir. Kiliselerin duvarlarında çeşitli çizimler var. Güzel görsellikler sunuyor ziyaretçilerine.


   

   Kapadokya'ya kadar geldiyeseniz bölgenin en hakim noktası olan Uçhisar Kalesi'ne çıkın mutlaka. Tüm Kapadokya'yı Uçhisar Kalesi'nden rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Uçhisar Kalesi adından da anlaşılacağı üzere Uçhisar'da yer almaktadır. Pek gidilesi görülesidir efenim :)















1 Mayıs 2017 Pazartesi

Efes Antik Kenti

  Efes bugünkü İzmir ilinin Selçuk ilçesi sınırları içerisinde bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yünan kentiydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanır. Efes, 2015'te ise Dünya Mirası olarak tescil edildi. 



  
  Efes'in kapısından girip biraz ilerlediğiniz vakit sol tarafınızda sizi antik tiyatro karşılıyor. Bu devasa antik tiyatro kesinlikle görülmeye değer. Bu antik tiyatronun kapasitesi 24.000'dir. Aynı zamanda dünyanın en büyük açık hava tiyatrosudur. 



                 

 Efes Antik Tiyatrosu 

 Şüphesiz Efes Antik Kenti'nin en önemli sembollerinden olan Celsus küüphanesi gerçekten hayranlık uyandırıyor. Müthiş bir mimarisi var. Bu yapı hem kütüphane hem de anıt mezar görevini üstlenmiş Roma döneminde. Kütüphane de kitap ruloları,duvarlardaki nişlerde saklanıyordu.

                                                  Celsus Kütüphanesi

   Efes Antik Kentini yılda 1.5 milyon insan ziyaret ediyor. Ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden birisi. 



   
    Efes'e otobüsle ile gelmek isterseniz. İzmir Otogarından Selçuk'a hareket eden otobüsleri kullanabilisiniz. Selçuk'tan da bir dolmuşa binip Efes'e gelebilirsiniz. Benzer şekilde Kuşadası'ndan da ulaşım mümkün. 
   Şahsi aracınızla gelecekseniz. Selçuk ilçesinin İzmir'e uzaklığı 70 kilometredir. Aydın'dan gelecekseniz de 61 km yol katetmeniz gerekiyor. 

  

   Eğer yolunuz İzmir, Aydın taraflarına düştüyse mutlaka bu inanılmaz Antik Kenti ziyaret edin. Burayı ziyaret ettikten sonra yakınlarda Meryem Ana Kilisesi, Yedi Uyurlar(Ashab-ı Kehf) var oraları da ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. 

Meryem Ana Kilisesi


Efes Antik Kenti








          

24 Nisan 2017 Pazartesi

Mardin

                                    



   Medeniyetler beşiği taştan kent Mardin... Mardin müthiş işçilikten oluşan taştan yapılar bütünü olan bir kenttir. Bu kenti özel kılan bu taştan yapıların, günümüze kadar korunması çok sevindirici bir durum. Malesef ülkemizdeki diğer şehirler için aynı durumu söylemek zor. Mardin'in tarihi yapılarının sokakları labirent gibi kaybolmanız muhtemel dikkatli olmakta fayda var :) (çünkü biz kaybolduk.) 



   Mardin'e geldiyseniz mutlaka Mardin Müzesini gezin. Yörenin tarihi hakkında faydalı bilgiler edinebilirsiniz. Müze gayet iyi hazırlanmış ve büyük. Detaylı bir şekilde gezmek vaktinizi alabilir ama kesinlikle değer. 

 
Mardin Müzesi
   
Mardin'in simgesi olan Ulu Cami mutlaka gidilmelidir. Mardin camilerinin en eskisidir. Cami şehir merkezindedir. Kale eteklerindeki Zinciriye Medresesi'nin alt tarafında, adını verdiği mahallededir. Artuklular zamanından kaldığı sanılmaktadır. Avlunun etrafında yer alan yapılar farklı zamanlarda inşa edilmiş. Caminin minaresinde birçok işleme yer almaktadır. 


Mardin Ulu Cami

   Şehirde uluslararası kuruşlarca kültür mirası kabul edilmiş tarihi yapılar mevcuttur. Mardin farklı dini inanışları barındıran sanatsal açıdanda çok değerli tarihi camiler, kiliseler, türbeler ve benzeri dini eserleri barındırmaktadır. Bu bağlamda birçok kültürün kesişme noktasıdır. Aynı zamanda Mardin İpek yolu üzerindedir. 












Ahlat

   Ahlat, Bitlis ilinin bir ilçesidir. Nüfusu 22.000 civarında olup Van Gölü'nün kuzeybatısında yer almaktadır.    Şehrin en eski sa...